BALERİN

 

 

Çocukken balerin olmak isterdim. Evde okulda sokakta aklınıza gelebilecek her yerde parmak uçlarımda yürürdüm.

Kollarımı iki yana açar ve kendi etrafımda döner, dans ederdim sürekli.

Sonra bana balerin olamayacağımı söylediler. Ailemizin bilmediği bir meslekmiş!

O gün bıraktım parmak uçlarımda yürümeyi ve bir daha da hiçbir şey olmayı istemedim.

Dans etmeyi bıraktım. Zarif ve farklı olmayı da hatta hayal kurmayı da.

Arada başka şeyler olmayı istesem de hiçbir şey balerin olmak isteğim kadar güçlü olmadı.

Yıllar sonra Semiha ile tanıştığımızda, bu bastırılmış duygularım açığa çıktı nedense.

Semiha o gün okuldan eve dönüyordu. Yokuş yukarı yürümekten nefes nefese kalmıştı zayıf bedeni. Saçlarını topuz yapmış, yanlardan iyice germişti.

Üzerindeki elbisesi içinde çok zarif görünüyordu. Yokuş başındaki limonatacının önünde soluklanmıştı biraz. Yorgunluğunu gidermek için bir bardak limonata alıp oturdu sağdaki masaya.




İçerisi tıklım tıklımdı. Ben de tam o sokağın arkasındaki fatura işlerimi halletmiş ve sıcak havanın etkisini bir nebze de olsa hafifletmek için limonata içmeye karar vermiştim.

Kapıdaki çocuk sürekli “ Buzzz gibi limonataaa!”diye bağırıyordu. Kendimi bir anda içeride buldum, ayakta durmak istemiyor oturmak istiyordum ama yer yoktu.

“Geç abla şu köşeye” diyen garson beni onun yanına oturttu.

Güzel topuzu ve zarif yüzü hemen dikkatimi çekmişti. Bense saçlarımı bile taramadan evden çıkmıştım, çocukken de saçlarımı taramayı sevmezdim zaten.

“Pardon ateşiniz var mı acaba” dedi birden, elindeki sigarayı göstererek.

Var dedim son zamanlarda çok sigara içiyordum.

Teşekkür etti, “Dışarıda içeyim en iyisi” dedi ve hızla çıktı, ben de ardından…

“Canım hiç eve gitmek istemiyor” dedi aniden. Şaşırmıştım.

O kadar rahat konuşuyordu ki benimle, görenler bizi çok eski ahbap sanabilirlerdi.

“Neden?” diye sordum herkesi anlamaya çalışan iyi kalpli yanımla.

“Sürekli baskı var evde sıkılıyorum o yüzden.” dedi sıkılgan bir ifadeyle.

Adı Semiha’ymış, öyle dedi. Özgür bir yılkı atı gibiydi, öyle özgür, öyle kendi, öyle naif.

Onu koşullandırmak, bir biçime sokmak neredeyse imkansız gibi görünüyordu. Ben de bıraktığı ilk izlenim bu şekildeydi en azından.

Sürekli yaptığı dans provalarından dolayı ayaklarının yara bere içinde olduğunu söyledi ve birden kırmızı şık ayakkabılarını çıkararak ayaklarını gösterdi, durum gerçekten de içler acısıydı. Morarmış, yaralanmış ayak parmaklarına yara bantları yapıştırmıştı.

Çok canı yanıyor muydu acaba diye merak ettim ama sormadım.

Üzüldüm onun adına. Sürekli aldığı dans derslerine ve aşırı disiplinli eğitime dayanamadığını söyledi. Anladım onu çünkü özgür ruhuna aykırıydı.

Ağlamaya başladı aniden. Zarif yüzü üzüntüyle dolmuştu. Ailesinin ona zorla bale eğitimi aldırdığını anlattı. O an ki hali çok dokunaklı, çok güzel ve çok insancaydı.

Bana birisini hatırlatıyordu ama hatırlayamadım.

Ağlamış kızarmış gözlerle bana baktı ve “Siz ne iş yapıyorsunuz?” dedi.

“Ben mi? Muhasebeciyim ben.”

“Alyansınıza bakılırsa evlisiniz de sanırım?”

 “Evet, evliyim ama çocuğum yok, olmuyor yani. Öyle işte!”

Kalabalık bir şirkette yaptığım sıkıcı işimden bahsettim biraz ama anlatacak pek de bir şeyim yoktu sustum hemen.

Rutinlerin beni boğduğundan, geleneklerin beni yorduğundan, oksijensiz ortamlarda nasıl da yavaş yavaş solduğumdan bahsetmek istedim ama dedim ya sustum. Susmak benim çok ezberimde olan bir duyguydu. Yaşam bana daha çok dinleyici rolü vermişti ben de bu rolü benimsemiştim.

O ise konuşmadığım alt metinleri çözmüş gibi uzun uzun baktı bana ve sonra “Sizi çok iyi anlıyorum.” dedi.

Çok farklı dünyaların iki insanı gibiydik onunla ama her nasılsa birbirimizi bir şekilde anlıyorduk.

Sigaralarımız ve limonatalarımız bitince aniden kalktı ben de kalktım. Aramızda hiçbir konuşma olmamış gibi kasaya doğru yürüdük birlikte. Herkes kendi hesabını ödedi, kendi tercihlerimizle oluşturduğumuz yaşamlarımızın borcunu yine kendimiz kapattık aslında.

 Ve kapının önüne gelince birden ayrıldık sanki az önce konuşan, birbirini dinleyen, anlayan o iki kişi biz değildik.

Ben sola o ise sağa döndü.




Arkamdan bir ses duydum sonrasında, onun sesiydi.

“Sahi sizin adınız neydi?”

Semiha dedim benim adım Semiha.

Yüzündeki biliyordum der gibi bakışını, gözlerindeki derin sevgiyi gördüm.

O benim balerin olmayı seçmiş yanım ben ise onun o seçimi yapamamış yanıydım, anladım.

Zamanın açıklanamayan iz düşümünde bir anlığına aynı gerçeklikte buluşmuştuk nasıl olduysa.

Ve ikimiz de kendi sanal gerçekliğimizde yollarımıza ve yaşamımıza devam ettik hiç karşılaşmamışçasına…







NOT; Bu hikayenin ve blogumda yazdığım diğer hikayelerin, yazıların tamamı şahsıma aittir. Kopyalanamaz, çoğaltılamaz ve başka bir yerde kullanılamaz.



24 Yorumlar

  1. Bayıldımm yazına:))) Bu yazını hepsinden biraz daha fazla sevdim çünkü ben de balerin olmak istiyordum küçükken, kabarık elbiseler, ayakkabılar masal gibi geliyordu bana:) Hala da içimde kalmış olmayacak bir hayaldir. Başlığı görünce hem şaşırdım, hem gülümsedim:) Bu yazının tadı bambaşkaydı gerçekten:)
    Kalemine sağlık canımm:)))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler canım beğenmene çok sevindim :)) Demek sen de balerin olmak istiyordun ne güzel :)) Demek ki böyle bir ortak noktamız da varmış seninle...Sevgiler çokça :))

      Sil
  2. Çok güzel bir hikaye kaleme almışsın Sevilciğim. Bu kozmik evrende kim bilir belki bizler de karşılaşıyoruzdur diğer yarımızla, diğer yönümüzle. Emeğine yüreğine sağlık 😍🌺🤗

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sibelciğim çok teşekkür ederim beğenmene çok sevindim :) Değil mi kim bilir kimler bize ayna oluyor, hangi yarımız yanımızdan geçiyor :)) Öptüm çok :)

      Sil
  3. Dışardan bakıp imrenilen durumların, aslında hırpalayıcı bir tarafı olduğu da gerçek. Kader, Semiha' ya belki bunu göstermiştir o gün.
    Çok hoş bir öyküydü, eline sağlık :) <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne kadar haklısın canım, imrendiğimiz, içimizde ukde kalan durumların başka başka yüzleri de var muhakkak...
      Beğenmene çok sevindim canımm :))

      Sil
  4. Harikulade bir anlatım... Kaleminize yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çokk teşekkür ediyorum Ahmet Bey beğenmenize çok sevindim :)

      Sil
  5. ayy yaa gerçek hayatta olabilecek bir durum :) ayrıca dans bale filmlerine sahne eserlerine bayılırım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ayy evet ya deepcim herkesin başına gelebilir böyle şeyler bence de :) ben de severim :)

      Sil
  6. Herkesin sorunu bu sanırım. Kimse olduğu yerde yada yaşadığı hayatta mutlu değil. Hep başka hayatlara imreniyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ortak sorunumuz bu bence de. Var olan hayatımızı tam kabullenemeyip başka şeylere özlem duyuyoruz haklısınız...

      Sil
  7. Yeniden dünyaya gelmek hiç istemiyorum (Allah varsa korusun böyle bir şeyden) ama olursa ya balerin, ya piyanist olmak isterdim. Balerinlerin ayaklarının fotoğrafını görmüştüm gerçekten betimlediğin gibiydi. Çok zor bir meslek. 40 yaşından sonra da galiba meslek hayatları bitiyor gibi...:( ama o tütüler, o zerafet, müzikle birleşince muhteşem oluyor seyretmesi...eline sağlık, çok güzel bir bitişi oldu hikayenin ♥

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başka bir hayat varsa umarım istediğin hayatı yaşarsın Müjde Ablacım :) Evet haklısın çok zor bir meslek, çok disiplinli bir çalışma gerektiriyor. Yaşları ilerleyince de dans hocası falan oluyorlar sanırım.
      Çok teşekkür ederim Ablacım beğenmene çok sevindim :))

      Sil
  8. Hangimizin gönlümüzden geçeni olmak isteyip de olamadığımızın ukdesi kalmamıştır ki. Gerçeği yansıtan bu kısa hikaye için tebrik ediyorum. Emeğinize sağlık olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepimizin içinde bazı şeyler ukde olarak kalmıştır bence de...Çok teşekkür ediyorum beğenmenize çok sevindim :)

      Sil
  9. Ben de buz patenci olmak istiyordum babam izin vermedi 😞. Çok güzel bir yazı olmuş canım kalemine sağlık 🌺

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deryacım demek sen de buz patencisi olmak istiyordun...Ah işte bazı şeyler içimizde kalıyor. Çok teşekkür ederim canım beğenmene çok sevindim :)

      Sil
  10. Güzel bir hikaye, emeğinize sağlık.. Balerin olmak, sadece kızların hayali gibi duruyor ama aslında bazı erkeklerin de hayali olabilir..😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ertuğrul Bey çok teşekkürler beğenmenize sevindim :) Tabii neden olmasın bazı erkekler de balerin olmayı istemiş hayal etmiş olabilir :))

      Sil
  11. ben çocukkene tır şoförü olamk istiyordum :) koskocaman tırıma atlayıp şehir şehir,ülke ülke fezmek :) Derken büyüdüm ve öğretmen (memur) oldum açık bir yer yok ve il içi bile tayin alamıyorum :/// :)) hayaller ve hayatlar işte :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. harika bir hayalmiş bayıldım :) Tırla ne çok ülke gezerdin kim bilir... Ama dediğin gibi hayaller ve hayatlar işte. Umarım en kısa zamanda tayinin istediğin bir yere çıkar.

      Sil