Masanın başına oturdum biraz yazı yazayım dedim çünkü çok havamdaydım. Hatta yazı yazmak için bir kafeye geldim, en ucuzundan bir kahve aldım. Klavyenin başına geçtim, kafe gürültülü, kalabalık, gençlerin bazıları kıkırdıyor bazı…
Masanın başına oturdum biraz yazı yazayım dedim çünkü çok havamdaydım. Hatta yazı yazmak için bir kafeye geldim, en ucuzundan bir kahve aldım. Klavyenin başına geçtim, kafe gürültülü, kalabalık, gençlerin bazıları kıkırdıyor bazı…
Bu notları trenden yazıyorum. Masamda kalemim defterim ve kahvem var. Arada göz atmam için Shakespeare 'den Macbeth' i okuyorum Yanımda yavrum pencereden dışarı bakıp müzik dinliyor uzaklara dalmış... Tren hızlı tren ol…
zamanın olmadığı bir yerlerde seni bekliyorum belki bir papatya tarlasında belki bir çınar ağacının gölgesinde... öyle kaygısız öyle huzurlu öyle gülümseyen bir anda zamanın buradaki gibi katı ve sert hissedilmediği akışkan uzamı…
Bana son zamanlarda nereye yolculuk yapmak istersin diye sorsalar kesinlikle Edinburgh derdim...Gotik masalsı mimarisi, soğuk havası ile bana gri bir huzur veriyor sanırım.. Ve gözlerimi kapatıp oralarda olduğumu düşünüp minik bi…
Nasıl da canım sıkkındı oysa ki...Yorgunluk, yalnızlık, tükenmişlik, acı ne ararsan vardı ceplerimde... Birden bir defter geçti elime, arka sayfasına ilişti gözüm. Bir Hitit Duvar yazısı yazılmış MÖ.2000 yıl önce Şöyle başlıyor…
Karanlıkta kaybolduğunda incecik bir ses duyarsın bazen... İçinde bir yerlerde, Hep bildiğin ama unuttuğun bir sezgi gibi durur orada Bazen sancır bazen saklanır bazen haykırır o ses o his Sen yine görmezden gelirsin Karanlıkt…